Ahmet GÜZEL
WRS İmperium, Yönetici, Sorumlu Ortak
I.GİRİŞ
Türkiye ve dünya ekonomisi, 2024 yılını enflasyonla mücadelede istikrar sağlamaya çalışmakla geçirdi.
Küresel ekonomide tahribatın büyüklüğü ve derinliği bakımından en az İkinci Dünya Savaşı kadar ağır izler bırakan Covid-19 pandemisi sonrası 2024 yılı, küresel ve yerel ekonomilerin dönüşüm ve belirsizlik sarmalında şekillendiği bir yıl olarak öne çıktı.
2022 yılından bu yana enflasyonist risklerle mücadele adına ortaya konulan küresel ekonomik politikalar, 2024 yılında fiyatlar genel düzeyini, hedeflenen sonuçlara yakınsamasını sağlarken beklenilen düzeyde aşağı yönlü baskıyı tam anlamıyla oluşturamamıştır.
2024 yılında teknolojik dönüşüm ve sürdürülebilirlik yatırımları, geleceğe dair umut verici bir tablo arz ederken; yüksek faiz oranları, enflasyon ve jeopolitik riskler, küresel ekonomi ve ulusal ekonomilerdeki kırılganlığı artırmıştır.
II.KÜRESEL EKONOMİ
II.1.Enflasyon
Covid-19 pandemi sürecinde bozulan emtia zinciri ve harcama odaklı uygulanan ekonomi politikalarının etkisiyle 2023 yılında olduğu gibi 2024 yılında da dünya genelinde enflasyon oranları, özellikle gelişmiş ülkelerde kontrol altına alınmaya çalışılmıştır.
Küresel enflasyon, 2024 yılını %5,8 oranıyla bitirirken; 2023 yılında %6,7 oranında gerçekleşmişti. 2025 yılı için % 4,3 olarak tahmin edilmektedir.
Gelişmiş ülkelerde 2024 ortalama enflasyon oranı, %2,6 olurken; 2023 yılında %4,6’da kalmıştı. 2025 yılı tahmini ise %2,0.
Gelişmekte olan ülkelerde aynı yıllara ait oranlar gelişmiş ülkelerin yaklaşık iki misli olarak gerçekleşmiştir. Gelişmekte olan ülkelerde 2024 yılında enflasyon oranı %7,9 oranında gerçekleşirken; 2023 yılı %8,1 oranında kalmıştı. 2025 yılında gelişmekte olan ülkelerde ortalama enflasyon %5,9 olarak tahmin ediliyor.
ABD’de yıllık enflasyon Kasım ayında %2,7 seviyesinde gerçekleşirken, Avro Bölgesi’nde bu oran %2,2 seviyesinde kaldı. 2023 yılında dünya genelinde merkez bankaları faiz oranlarını artırırken 2024 yılında düşürme eğilimi yönünde politikalar izlemiştir. Türkiye’de enflasyon oranı %44,38 seviyesinde gerçekleşerek beklenti ve hedeflerin üzerinde kalmıştır.
II.1.1.Faiz Politikaları
Başta gelişmiş ülke merkez bankalarında faiz oranı politikası aşağı yönde temayül göstermesiyle gelişmekte olan ülkelerde de faiz oranı düşürme iradesi baş göstermiştir.
Örneğin ABD Merkez Bankası FED, yılın ilk sekiz ayında %5,5 seviyesinde tuttuğu politika faizini kademeli olarak düşürerek Aralık ayında %4,5’e kadar indirmiştir. Yılın önemli bir bölümünde faiz oranının %4,5 seviyesinde seyrettiği Avro Bölgesi’nde ise politika faizi, yapılan kademeli indirimler sonucunda Aralık ayı itibariyle %3,15’e gerilemiştir.
II.2.Yenilenebilir Enerji Yatırımları
Yeşil enerji yatırımları dünya genelinde 2 trilyon dolar ile 2024 yılında rekor kırdı. Türkiye’de, yenilenebilir enerji projelerine yılın ilk yarısında yaklaşık 2,5 milyar dolar yatırım yapıldı ve enerji üretiminde yenilenebilir kaynakların payı % 57’ye çıkmıştır. Bu seyir, taşıt alımlarına da yansımış ve elektrikli araç satışları, Türkiye’de 2024 yılında Kasım ayı itibariyle bir önceki yıla göre %39 artarak 83 bin adeti aşmıştır.
II.3.Dünya Ticaret Hacmi ve İhracat
2024’te küresel ticaret hacmi, yavaşlayan ulusal ekonomik büyüme ve jeopolitik/bölgesel gerginliklere rağmen %3,3 artarak toplam 33 trilyon dolar seviyesine ulaşmıştır. 2025 yılında dünya ticaret hacminin ortalama %3 oranında büyüyeceği tahmin ediliyor.
Yılın 11 ayı itibariyle Çin, ihracatını %5,5 artırarak 3,24 trilyon dolar ile liderliğini korumuştur. ABD’nin ihracatı ilk 10 ayda %3,6 yükselerek 2,65 trilyon dolar olarak gerçekleşmiştir.
II.4.Dünya Ekonomik Büyüme
OECD tarafından Aralık ayında yayınlanan tahmini verilere göre küresel ekonomik büyüme 2024 yılında %3,2 olarak gerçekleşmiştir. 2025 yılı küresel ekonomik büyümenin OECD ve İMF’ye göre %3,3, Dünya Bankasına göre %2,7 olacağı tahmin edilmektedir.
2024 yılında ABD ekonomisi %2,8; Avro Bölgesi %0,8 oranında büyüme kaydetmiştir. Dünya devi Çin ekonomisi ise %4,9’luk büyüme oranıyla 2024 yılında yavaşlama sinyalleri vermiştir.
OECD tahminlerine göre 2025 yılında ekonomik büyüme; ABD’de %2,4’e düşmesi, Euro Bölgesi’nde %1,3’e yükselmesi, Çin’de %4,7 seviyesine gerilemesi bekleniyor.
Bu veriler 2024 yılında, ekonominin hem zorluklar hem de fırsatlarla dolu bir dönemden geçtiğini gösteriyor.
II.5.Küresel Ticarette Asya Ülkeleri
Asya ekonomileri, pandemi öncesindeki konumlarına hızla ilerlemede 2024 yılında yüksek oranda mesafe katederek küresel ekonomik büyümenin itici gücü olmuştur.
Ancak özellikle Çin ekonomisindeki büyüme eğiliminin aşağıya yönelmesinin etkisiyle 2025 yılında Asya ekonomilerindeki büyümenin 2024 yılının altında kalacağı tahmin edilmektedir.
III.6.Emtia
Emtia ticareti ve fiyatları jeopolitik riskler ve resesyon endişelerinden kaynaklı etkilerle sert dalgalanmaları yaşadığı, beklentileri karşılamadığı bir yılı geride bırakmıştır.
ABD Merkez Bankasının (Fed) politika faizinde sergilediği indirim politikası sonrasında talebin artacağı beklentileri, jeopolitik riskler, ABD’nin yaptırım kararları alacağına ilişkin beklenti yaklaşımı, Çin’in ve ABD’nin ekonomisini güçlendirmek için attığı ulusal ekonomik koruma adımları ile istikrarsız hava koşullarının etkisi emtia fiyat artışına destekleyici etkide rol üstlenmiştir.
Ne yapacağı belli olmayan Trump döneminin, altın ve diğer kıymetli madenler başta olmak üzere emtia fiyatları üzerinde artış stresine sebep olacağı aşikardır.
III. TÜRKİYE EKONOMİSİ
III.1.Yeni Ekonomi Yönetimi Yeni Ekonomik Politikalar
Türkiye’de 2023 Mayıs seçimlerinin ardından oluşturulan kabinede ekonomi yönetimindeki değişmenin de etkisiyle; 2024 yılında makroekonomik dengenin optimizasyonuna odaklanmıştır.
Bu bağlamda; 2024 yılı, konvansiyonel ekonomi politikaları, sıkı para ve dar maliye politikaları ekseninde enflasyonla mücadele ve makro-finansal istikrarı sağlama amaçlarının gerçekleştirilmeye çalışmakla geçti. Bu itibarla ekonomi yönetimi, enflasyonun düşürülmesi, cari açığın azaltılması ve mali dengenin sağlanmasını öncelikli hedef olarak belirlemiştir. Bu amaçlara ulaşmak için uygulanan ekonomi politikaları, güven artışı kanalıyla yurtiçi ve yurtdışı yatırımcıların Türk Lirası cinsindeki varlıklar lehine portföy tercihlerini yapması için zemin oluşturmaya çalışılmıştır. Bunun etkisiyle enflasyon düşüşü sağlamak suretiyle nihayette büyümede yeniden dengelenmenin yolları üzerinde yoğunlaşılmıştır.
TC Merkez Bankası Mart 2024’e kadar süren faiz artışını %50 seviyesinde sabit tutarak Aralık’ta yaptığı indirimle 2024 yılını %47,5 faiz oranıyla kapattı. 2025 yılına faiz indirimiyle başlayarak yıl içerisinde faiz indirimine devam edeceğinin sinyalini de hemen verdi.
III.2.Uygulanan Politikalar İstenen Sonuçları Verdi mi?
Ekonomik Güven olarak tanımlanan; ülkelerin risk düzeylerini ortaya koyan kredi temerrüt takası (CDS) primi, yeni ekonomi yönetimi öncesi çok gerilerde kalmıştı. Türkiye CDS priminde 2024 yılında belirgin bir düşüş sergilemiş; gelişmekte olan ülkelerin ortalama CDS seviyelerine yaklaşmıştır. Beraberinde de kredi derecelendirme kuruluşlarının not artışları gelmiştir.
Ocak 2022’den itibaren yurtdışındaki yatırımcıların portföy yatırımlarının yıllıklandırılmış sermaye çıkışı görülmüş; Haziran 2023’ten itibaren aylık bazda sermaye girişi artışı gözlemlenmiştir. Temmuz 2024 oniki aylık birikimli portföy yatırımı girişleri 23 milyar doları aşmıştır. Yurtiçinde de kur korumalı mevduat (KKM) azaltılmasına ilişkin politikaların uygulanmasıyla yurtiçi portföy yatırımcaların TL cinsinden varlıklarına olan taleplerinde artış görülmüştür. Bu durumun akabinde dolarizasyonda kısmen düşüşe sebep olmuştur.
III.2.1.Türk Lirasının Durumu
Merkez Bankası’nın yıl boyunca politika faizini kademeli olarak %50 seviyesine yükseltmesi, enflasyonu kontrol etme çabalarının bir parçası olmuş, Aralık ayında faiz oranı, %47,5’e düşürülmesiyle 2025 yılını kapatmıştır.
Türk Lirası, ABD doları ve Euro karşısında 2024 yılında önceki yıla kıyasla daha az değer kaybetmekle beraber gelişmekte olan para birimlerine göre en çok değer kaybeden üç para biriminden biri olmayı sürdürmüştür.
Diğer taraftan; Türk Lirası volatilitesi belirgin şekilde gerilemiş ve gelişmekte olan ülke para birimlerinin ortalama seviyelerine gelmiştir.
Döviz kurları incelendiğinde, TÜFE bazlı reel efektif döviz kuru verilerine göre Kasım ayı itibariyle Türk Lirası’nın bir önceki yıla kıyasla %20,8 değer kazandığı görülmüştür.
III.3.Doğrudan Yatırımların Durumu
Yukarıda ifade ettiğimiz güven ve getiri artışı, yurt dışı yerleşiklerin portföy yatırımlarındaki yükselişe neden olsa da Türkiye Ekonomisinin ulaştığı güven seviyesinin doğrudan yabancı yatırımı artıracak düzeyde olmadığı gözlemlenmiştir. Zira 2024 yılında gerçekleşen doğrudan yabancı sermaye yatırımı son 10 yıllık ortalamanın altında kalmıştır.
III.4.Türkiye’de Enflasyon Durumu
Yurtiçi alıcıların taleplerinde görülen azalmanın etkisiyle özellikle yılın son aylarında perakende satış işlemlerinde düşüş yaşanmış; üretim sektörüne yansıması sanayi üretim endeksinde aşağı yönlü değişime yol açmıştır. 2023 yılını 40 milyar USD ile kapatan Türkiye cari açığı 2024 yılını 9,97 milyar USD ile kapatmıştır. Cari açıkta yaşanan belirgin düşüş uygulanan sıkı para ve dar maliye politikasının ithalatı düşürmesi neticesini vererek cari işlemler dengesinin iyileşmesi yönünde sonuç verdiğini göstermektedir.
Dezenflasyon sürecinin öngörülenin altında seyretmesi, piyasa beklentileri göz önünde bulundurulduğunda Merkez Bankasının sıkı para politikasını 2025 yılında devam ettirmesi gerektiğine atıf yapmaktadır.
Türkiye’de ise yıllık enflasyon Aralık itibariyle %44,38 olarak gerçekleşti. TCMB, 2025 enflasyon hedefini % 25 olarak öngörmektedir.
III.5.Türkiye’de İstihdam
10 Şubat 2025 tarihinde açıklanan işgücü istatistik verilerine göre işsizlik oranı 2024 yılı Aralık ayında yüzde 8,5 seviyesinde gerçekleşmiştir.
İstihdam edilenlerin sayısı 32 milyon 718 bin kişi, istihdam oranı ise yüzde 49,5 oldu. İşgücü sayısı 35 milyon 743 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise yüzde 54,1 oranında kaldı.
III.6.Hizmet Sektörü
Hizmet sektörü, küresel ekonomiyle de paralellik göstererek pandemi sonrası toparlanma sürecine optimum seviyede olmasa da toparlanma sürecine devam etmektedir. 2024 yılının üçüncü çeyreğinde inşaat sektöründeki olumsuzluklara rağmen hizmetler sektörü (inşaat dâhil) yüzde 2,9 oranında büyümüştür.
Hizmet sektöründeki pozitif ivmenin 2025 yılında da devam etme ihtimalini yüksek değerlendiriyoruz.
III.7.Otomotiv Sektörü
Otomotiv Sanayi Derneği (OSD) verilerine göre 2023 yılına göre toplam otomotiv üretimi bir önceki yıla göre yüzde 7 azalarak 1 milyon 365 bin 296 adet olarak gerçekleşmiştir. Otomobil üretimi ise %5 azalarak 904 bin 513 adet olarak gerçekleşti. Traktör üretimiyle birlikte toplam üretim ise 1 milyon 410 bin 934 adedi buldu.
2024 yılında ticari araç grubunda üretim bir önceki yıla göre yüzde 11, ağır ticari araç grubunda yüzde 25, hafif ticari araç grubunda ise yüzde 9 geriledi.
Otomotiv sanayisinin kapasite kullanım oranı yüzde 70 olarak gerçekleşti. Araç grubu bazında kapasite kullanım oranları ise hafif araçlarda (otomobil + hafif ticari araç) yüzde 71, kamyon grubunda yüzde 71, otobüs-midibüs grubunda yüzde 52 ve traktörde yüzde 61 seviyesinde gerçekleşti.
III.7.1.Otomotiv İhracatı
Türkiye otomotiv ihracatı 2024’ü 37,2 milyar dolarla kapatmıştır. Otomotiv ihracatı, 2023’ün az gerisinde kalarak 1 milyon 13 bin 34 adet olarak gerçekleşti. Bu dönemde otomobil ihracatı bir önceki yıla göre yüzde 1 gerilerken ticari araç ihracatı aynı dönemde yüzde 1 artış göstermiştir. Traktör ihracatı ise 2023 yılına göre yüzde 23 azalarak 12 bin 988 adet olmuştur.
Genel otomotiv satışları bir önceki yıla göre %0,5 artmıştır. 2024 yılı genelinde otomobil satışları %1,3 oranında artarak 980.341 adet olarak gerçekleşmiştir. Hafif ticari araç satışları ise %2,7 azalarak 258.168 adet oldu. Aralık ayında da rekor satışa imza atıldı. Satışlar bir önceki yılın aynı ayına göre %7,3 artarak 170.249 adede yükseldi.
Türkiye ve Küresel düzeydeki politikaların 2025 yılının sonlarına doğru da olsa 2024 yılına kıyasla gevşemesini bekliyoruz. Bu bağlamda otomotiv ihracatının ve üretiminin artabileceğini değerlendiriyoruz.
III.8.İhracat ve İthalat
Türkiye ekonomisi, 2024 yılını 261,9 milyar dolar ihracatla kapatarak yüzde 2,5 oranında artmıştır. Türkiye, 2025’te 280 milyar dolar ihracat yapmayı hedeflemektedir.
İthalat değeri ise yüzde 4,9 oranında azalarak 344,1 milyar dolar seviyesinde gözlenmiştir. Dış ticaret hacmi, ithalattaki azalmanın etkisiyle %1,9 oranında azalarak 606 milyar 10 milyon dolar olarak gerçekleşti.
İhracattaki payı bakımından 56 milyar 837 milyon dolar ile İstanbul birinci sırayı alırken, Kocaeli 32 milyar 5 milyon dolar ile ikinci, İzmir 23 milyar 817 milyon dolar ile üçüncü, 18 milyar 244 milyon dolar ile Bursa dördüncü, 13 milyar 229 milyon dolar ile Tekirdağ beşinci sırayı almıştır.
2024 yılında TL’nin döviz karşısında değer kazanması ve maliyetlerdeki artış ile jeopolitik risk unsurları, küresel talebin yavaş seyretmesi ve emek yoğun sektörlerin rekabetçiliğinin zayıflamasının da etkisiyle ihracat rakamları beklenen seviyede gerçekleşmemiştir.
2025 yılının ihracatı önünde;
- Döviz karşısında TL’nin değerli kalması,
- Maliyetlerin yüksek olmasından kaynaklı rekabet edememezlik,
- Jeopolitik bölgesel riskler,
- Trump döneminin sebep olduğu belirsizlik,
- Emek yoğun ürünlere olan talep yetersizliği
Olası riskler olarak değerlendiriyoruz.
III.9.İnşaat
İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneğinin (İMSAD) raporuna göre; 2024 yılında inşaat sektörü %8 büyüme gerçekleştirmiştir. Aynı raporda 2025 yılında özel sektör faaliyetlerinin yılın ikinci yarısında hareketlenmesi beklenirken inşaat sektörünün %5 oranında büyüyebileceği öngörülmektedir.
III.10.1.Deprem Bölgesi ve Kentsel Dönüşüm Büyümeye Katkısı
İMSAD Raporuna göre; 2024 yılındaki büyümede deprem bölgesindeki inşaat faaliyetleri, kamunun altyapı ve sosyal donatı yatırımları ile kentsel dönüşüm projeleri etkili oldu. Bu faktörlerin 2025 yılında da sektöre katkı sağlayacağı belirtiliyor. Deprem bölgesi yatırımlarının büyümeye 2 puan, kentsel dönüşümün 1,5-2 puan, kamu yatırımlarının ise 1 puan katkı yapacağı ifade edildi.
III.10.2.İnşaat Maliyetlerindeki Artış
2024 yılında inşaat maliyetlerindeki artış hızında gerileme meydana gelmiştir. 2024 Ekim ayı itibarıyla inşaat maliyetlerindeki yıllık artış yüzde 37,94 olarak kaydedildi. Malzeme maliyetlerindeki yıllık artış yüzde 30,67, işgücü maliyet artışı ise yüzde 55,62 oldu.
İMSAD Raporuna göre yıllık maliyet artışlarının yüzde 25 seviyelerine gerilemesi, yeni inşaat başlangıçlarını hızlandırabileceği öngörülmektedir.
IV.2025 YILININ RİSKLERİ
Enflasyonda hedeflere ulaşana kadar sıkı duruşun süreceği başka bir ifadeyle; konvansiyonel politikaların güçlü bir şekilde uygulanmaya devam edeceğini öngörüyoruz. Bu bağlamda enflasyonda 2025 yılı için kademeli düşüş patikasının devam edeceği öngörülebilir. Diğer yandan jeopolitik riskler, ABD’de Trump dönemiyle beraber koruyucu politikaların tedarik zinciri kanalıyla oluşturacağı arz azaltıcı etkisi ve emtia fiyatları üzerinde artırıcı baskı oluşturma olasılığı 2025 yılında takip edilmesi gereken riskler olarak karşımıza çıkıyor.
ABD’nin Çin ve diğer ülkelere yönelik yaptırım kararlarına karşı gelebilecek misilleme kararlarının takip edilmesi gereken risk unsurları arasında bulunmaktadır.
2025 yılı için öngördüğümüz diğer riskleri şu sıralamak mümkündür:
- Uygulanmakta olan para politikasından ve dar maliye politikasından vazgeçilme riski,
- Para ve Maliye Politikası arasında eşgüdüm sağlanamama riski,
- Jeopolitik riskler,
- Euro bölgesinde yaşanan ekonomik sorunlar,
- Kur seviyesi
- Trump döneminin Türkiye-ABD ilişkileri,
- Enflasyon hız kesmiş olsa da fiyat yükseklik sürecinin devam etmesi/Enflasyonda katılık riski,
- Toplumun enflasyonla mücadele sürecine yeni yeni dahil olmuşken bu katılımdan vazgeçme ihtimali,
- Yabancı yatırımcı ilgisizliğinin devam etmesi yahut istenen seviyede olmaması
V.2025 YILINDA KÜRESEL EKONOMİDE EN BÜYÜK ETKEN KORUMACILIK POLİTİKALARINA KARŞILIK DOĞRU YÖNTEM GELİŞTİRMEK
ABD’de Trump’ın yeniden seçilmesiyle küresel ekonomik yönetimde başlı başına bir belirsizliğe sebep olmuştur.
Özellikle Trump’ın aşırı ulusal/korumacı siyasi ve ekonomik politika uygulamalarına gitmesi halinde karşı ekonomi yönetimlerinin doğru konumlama yapabilmeleri 2025 yılında en önemli ayrışma olmasını öngörüyoruz. Bunu başarabilen ülkelerin pozitif ayrışacağını değerlendiriyoruz.
VI.SONUÇ
2024 yılını zayıf ancak istikrarlı bir büyüme ve ticaret hacmiyle geçiren dünya ekonomisinin 2025’te yeni bir dengelenme sürecine ve optimizasyona ihtiyacı olduğu açıktır.
ABD’de yeni yönetimin izleyeceği yol, küresel çapta yaşanan jeopolitik gerilimler, Çin ekonomisindeki gelişmeler dünya ekonomisi üzerinde belirleyici etkiye sahip olacaktır. Bu makroekonomik dinamikler, ülkelerin stratejik ekonomik ve politik kararlar almasına zemin hazırlayan, uluslararası ticaretin gelecekteki rotasını çizecek olan ana unsurlar olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye özelinde ise yapısal reformlar, teknoloji odaklı yatırımlar ve dış ticaret performansı önümüzdeki 2025 yılında belirleyici olacaktır.
2024 yılında hane halkı ve reel sektör enflasyon beklentilerinde iyileşme görülmekle beraber TCMB’nin güncel resmi tahminleri bakımından belirgin bir fark olmaya devam etmektedir. Gelişmiş ülke merkez bankalarının 2024’ün ikinci yarısında gerçekleştirdiği faiz indirimi ve buna bağlı olarak genişleyici ekonomik politikaların 2025’te söz konusu ülkelerde devam etme ihtimali yüksek öngörülmektedir.
Türkiye’de enflasyonun öngörülere paralel bir şekilde gerilemesi ve piyasa beklentileri/tahminleri ile TCMB tahminlerinin yakınsama yüzdesi, Türkiye’nin 2025 para politikasının şekillenmesinde belirleyici olacağı şüphesizdir.
Özellikle 2025 yılının ilk 6 ayında enflasyon meylinin düşüş yönünde kendini gösterse de dezenflasyon sürecinin devam edeceğini değerlendiriyoruz. Enflasyonda hedeflere ulaşana kadar sıkı duruşun süreceği başka bir ifadeyle; konvansiyonel politikaların güçlü bir şekilde uygulanmaya devam edeceğini, enflasyonda 2025 yılında kademeli düşüş ivmesinin devam edeceğini öngörüyoruz.
Türkiye’de sıkı para politikasının enflasyon hedefiyle uyum göstermesi halinde TCMB’nin faiz indirimlerine devam edeceğini öngörmekle beraber zamanının ve indirim oranının optimum seviyede yapılması gerektiğini öneriyoruz.
Enflasyonun hedefinin ve sonucunun olumlu gerçekleşmesi halinde faiz indirimleri ve para/fon kanallarının açık hale gelmesiyle, yılın ikinci yarısından sonra; özellikle son 5 ayda tüketimin artmasını, dolayısıyla büyümeye kademeli olarak pozitif katkı sağlamasını bekliyoruz.
2025 yılı için Orta Vadeli Program’da (OVP) ortaya konulan %4’lük ekonomik büyüme hedefinin parasal sıkılaşmanın bir süre daha korunacağı beklentisiyle, iyimser olduğu ve bu hedefin gerçekleşme olasılığının mümkün olduğunu değerlendiriyoruz.
Ancak politika yapıcıların ve uygulayıcılarının odak noktasının kısa-orta vadeli büyüme oranından ziyade makroekonomik dinamiklerin yapısal reformlarla istikrara kavuşturulması yönünde olması gerektiğini düşünüyor; uzun vadede büyüme potansiyelini yukarı taşıyabilme yeteneklerini geliştireceğini öngörüyoruz.