Ahmet GÜZEL
WRS imperium, YMM/Bağımsız Denetçi
2021 yılının sonlarında Türkiye’nin uyguladığı düşük faiz yüksek kur politikası, pandeminin sebep olduğu tedarik zinciri bozukluğunun da etkisiyle ekonomide dengesizliklere neden olmuştu.
Türkiye’nin üretim modeli sebebiyle bu politika, maliyet enflasyonu başta olmak üzere ekonomide güvensizliğe yol açmış; makro ekonomik dengeleri bozmuş; kredi risk priminin (CDS) aşırı derecede yükselmesine de -ki, 2022’nin ortalarında 800 puanları bulmuştu- sebep olmuştu.
Faiz Oranının Durumu
Sayın Şimşek’in Maliye Bakanı olarak atanmasıyla ekonomideki kırılganlıkları gidermek üzere sıkı para politikası uygulanmaya başlanmış; beraberinde Merkez Bankasınca faiz artırımı yapılarak politika faizi % 50’ye kadar artırılmıştı.
Aynı zamanda uluslararası derecelendirme kuruluşları da kredi notlarını yükseltmeye başlamışlardır.
Örneğin; Fitch Ratings, 6 Eylül’de Türkiye’nin kredi notunu “B+”dan “BB-“ye yükselterek ve not görünümünü durağana çevirerek son dönemlerdeki Türkiye Ekonomisine olumlu bakış açısını korumaya devam etmiştir.
Çekilen Acı Reçeteler
Yukarıda ifade ettiğim üzere bozulan makro dengelerin tekrar kurulması adına uygulanan sıkı para politikası ve faiz artırımının devamında orta vadeli programla beraber bütçe gelirlerini artırmak üzere vergisel artışlara imza atılmış ve yetersiz de olsa bazı kamusal tasarrufların uygulanmasına gidilmişti.
Türkiye ekonomisinde son bir yıldır maliyet enflasyonundan ziyade kar enflasyonu söz konusudur. Bu durumun, ekonomiye duyulan güvensizliğin primlendirilmesinden kaynaklandığı açıktır.
Ancak kar enflasyonuna rağmen işletmeler, kaynak sıkıntısı ve fon bulamama ile vergisel acı reçetelerin de etkisiyle sıkıntı yaşamakta ve işletme devamlılığını sağlamakta zorlanmaktadırlar.
Zamansız Faiz İndirimi
FED’in son toplantısında faiz indirimine gitmesiyle Türkiye’de de Kasım ayında faiz indirimine gidilmesi tahminleri yapılıyor. Veya bu yönde beklentiler oluşmuş durumda.
Para politikasının kredibilitesinin yeniden inşası sürecinin tamamlanması, dış finansman gereksinimlerindeki sürekli azalma eğiliminin devam etmesi ve yeniden dengelenmeye katkıda bulunacak reformların uygulanması gerektiği şüphesizdir. Dolayısıyla faiz indirimi açısından gerekli şartların ve zamanın henüz oluşmadığı kanaatindeyim.
Kanaatimce uygun optimum konjoktörel unsurlar oluşmadan 2024 yılında yapılacak bir faiz indirimi zamansız olacak ve son 10 aydır çekilen acı reçetelerin boşa çıkmasına sebep olacaktır. Gözlemlerim ve analizlerim itibariyle 2025 Mart ayından önce bir faiz indirimine gidilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Aksi takdirde işletmelerin bu süreçte çektiği sıkıntıların ve acı reçetelerin bir anlamı olmayacaktır.
Diğer taraftan; olası erken politika gevşemesi, rezervlerde düşüşü ve rezervlerin bileşiminde bozulmayı; haliyle kredi notunun düşmesi, kredi risk priminin yükselmesi gibi durumları netice verme ihtimalini yüksek görüyorum.
İşletmelerin nakit darlığı ve işletme sermayesi kıtlığı yaşadığı bir gerçek…
İşletmelerin de ihtiyacını görmek açısından 2025 yılından önce sıkılaştırma politikasını bırakmak veya faiz indirimi yapmak yerine; banka ve benzeri finans kuruluşları nezdinde dolaylı olarak fon kaynaklarına ulaşmanın kolaylaştırılması ve bu yöntemlerle fiili düşük oranlarla işletmeler dışı fon kanallarının açılması daha doğru bir yaklaşım olacaktır.
Bu suretle olası beklenmedik bir enflasyon artışının önüne geçmek de mümkün olacaktır.
Kaynak: Bu makale milat gazetesinde 29.09.2024 tarihinde yayınlanmıştır: https://www.milatgazetesi.com/yazarlar/zamansiz-faiz-indirimi-ekonomiye-zarar-verir-2813/